19 Kasım 2014 Çarşamba

Çocuklar ile Seyahatin Püf Noktaları


Yılın en güzel mevsimi olan yaz aylarında zamanı keyifli geçirmek için çocuklarımızla birlikte çıkacağınız tatilde vereceğimiz önemli püf noktalarına dikkat etmek elbetteki fayda sağlayacaktır. Yaz mevsiminde güneş ve denizden faydalanmak çocuklar için vazgeçilmezdir.
UV ışınları yaz aylarında özellikle gün ortasında en güçlü seviyeye ulaşır. O nedenle saat 10:00 ile 16:00 arasında çocukların güneşte kalması önlenmelidir.
Güneş yanığında ilk yardım olarak çocuğunuza soğuk su ile duş aldırın, yanık bölgelerinin üzerine soğuk kompres uygulayın, yanık cildin üzerine ağrı giderici içeren merhem, uygun kremler ve doktorunuzun önerdiği dozda ağrı kesici, ateş düşürücü ilaç kullanın. Yanık iyileşene kadar çocuğunuzu güneşten uzak tutun ve bol su içirin. Güneş çarpmasında öncelikle ateş, titreme, bulantı, kusma, dalgınlık gibi ön belirtiler vardır. Sıvı - tuz kaybını gidermek ve tedavi için bir sağlık kuruluşundan yardım istemek daha doğru olur.
Yazın barsak enfeksiyonları ve besin zehirlenmeleri de çocukları tehdit eder. Kirlenmiş su ve yiyeceklerle, bozuk gıdaların tüketimine çok dikkat edilmelidir. Çocukların kirli ellerle beslenmeleri, yıkanmamış meyve bilinmeyen gıdaları tüketmeleri engellenmelidir. Barsak enfeksiyonları ve besin zehirlenmeleri kendini ateş, kusma, ishal ve karın ağrısı belli eder. Böyle durumlarda çocuğa bol sıvı verilmeli, ishal diyeti uygulanmalı, kusma ve ishal şiddetliyse altta yatan nedeni bulmak ve hemen tedavisini gerçekleştirmek için bir sağlık kuruluşundan vakit kaybetmeden yardım istenmelidir. Kusan çocuğun beslenmesinde çok dikkatli olmalı, sabırla ağızdan serum takmış gibi damla damla, lokma lokma, yani her 5 dakikada bir tatlı kaşığı veya bir lokma şeklinde beslemelidir.
 
ÇOCUKLARLA UÇAK YOLCULUĞU
Bebek ve çocuklarla uçak yolculuğu tüm anne ve babaları tedirgin eden bir konudur. İki haftalıktan itibaren küçük bebekler hiçbir sakınca olmaksızın uçakla yolculuk edebilirler. Prematüre bebekler için ise doktordan danışmalık alınmalıdır. Aktif enfeksiyonu olan çocukların hem kendileri için hem de diğer yolculara da enfeksiyonu bulaştırabilecekleri için çok zorunlu olmadıkça iyileşene kadar seyahat etmemesi daha uygundur.
Uçaktaki basınç değişiklikleri bebek ve çocukları büyüklerden daha çok etkiler. Kulak ağrısına yol açarak bebek ve çocuğun huysuzlaşmasına ve ağlamasına neden olur. O nedenle uçağa binmeden önce serum fizyolojik ile burun içi temizlenerek tıkanıklık giderilmeli, kulak zarına olan basıncı azaltmak ve dengelemek için kalkış ve iniş anında bebekler emzirilmeli yada emzik veya biberon verilmeli, daha büyük çocuklara meyve suyu içirilmeli veya sakız çiğnetilmelidir.
İki yaşından büyük çocuklara yolculuktan bir-iki hafta önce başlanarak yolculuk hakkında bilgi verilmeli, binişten inişe kadar geçen aşamalar defalarca anlatılarak çocuk yolculuğa hazırlanmalıdır. Bebeğinize evini hatırlatılacak bir eşyayı(battaniye gibi) da yanınıza alabilirsiniz.
Uzun yolculuklarda küçük çocukların huysuzlaşmasını önlemek için doktorunun önereceği hafif bir sakinleştirici ve ağrı giderici verilebilir. Uçuş öncesinde ve uçuş sırasında yeterli sıvı alımı sağlanmalıdır. Uzun yolculuklarda yüzüne nemlendirici bir krem de sürebilirsiniz.
 
ÇOCUKLARLA OTOBÜS YOLCULUĞU
Otobüsle yolculuk çocuğu hareketini uzun süreli engelleyeceği için diğer yolculuk araçlarından daha zordur. Çocuğun rahat bir şekilde oturmasını sağlamak için ona da yer alınmalı ve cam kenarı tercih edilmelidir. Böylece dışarı bakarak oyalanması sağlanır. Ani frenlere karşın sıkılan çocuğun otobüs içinde tek başına hareketi engellenmelidir; mevcut ise emniyet kemeri takılmalıdır.
Uzun süre kalabalık bir ortamda diğer kişilerle yolculuk küçük bebek ve çocuklar için enfeksiyon riski taşır. Ayrıca mola yerlerinde yoğun sigara dumanı çocuğu rahatsız edebilir ve bu yerlerde hastalık yapma olasılığı çok yüksektir. Molalarda temiz hava alması, yürümesi ve koşması sağlanmalıdır. Araba tutuyorsa doktorun önereceği bir bulantı giderici ilaç verilebilir. Çocuğun kusmasına karşın hafif gıdalar yedirilmeli; az az ve sık sık sıvı verilmelidir. Çocuğun rahat hareket etmesini sağlayacak, terletmeyecek kıyafetler giydirilmelidir.
 
ÇOCUKLARLA ARABA YOLCULUĞU
Kendi aracınızla yolculuk etmek kendiniz ve çocuğunuz açısından en iyi seçenektir. Çocuğun alıştığı ve daha rahat edebileceği bir ortam olup, enfeksiyon kapma riski ve başkalarını rahatsız etmek endişesi de ortadan kalkacaktır. Araba yolculuğu için çocuğun uyku saatlerini seçmeniz uygun olur.
Bebeğinizi rahatça arkaya yerleştirin. Çocuk arkada araba koltuğunda,emniyet kemeri daima takılı olarak oturtulmalı, tek başına bırakılmamalıdır. Eğer çocuk emniyet kemerini takmayı reddederse arabayı çalıştırmayın, emniyet kemerini bağlayıncaya kadar hareket etmeyin. Kapı ve cam emniyet kilidini kapalı tutmalı, çocuğun cam ve kapı ile oynaması engellenmelidir.
Çocuğun terlemesini önleyecek hafif kıyafetler giydirilmeli, aracın ısısı 22 dereceden fazla olmamalıdır. Araç içi sıcaklığın artması çocukta sıcak çarpmasına neden olabilir. Klimanın doğrudan çocuğun yüzüne gelmesinden kaşınılmalı, camlar cereyan yapmayacak ve çocuğun kol ve başını dışarı çıkarmasına engel olacak kadar açılmalıdır. Sıcak havalarda yapılan yolculuklarda çocuğun yeterli sıvı alması sağlanmalıdır. Sık verilen molalar çocuğun sıkılmasını önler ve aracın sık havalandırılması yolculuk için de yararlıdır. Molalarda çocuğunuzu bir saniye bile olsa, arabanın içinde yalnız başına bırakmayınız. Kendi aracınızda çocuğu oyalamak daha kolaydır. Oyuncakların yanı sıra şarkı söylemek, hikaye anlatmak ve toplu oyunlar oynamak gibi aktiviteler çocuğun sıkılmasını önleyecektir.
 
BAVULUNUZDA BULUNMASI GEREKENLER
  • Ateş düşürücü, ağrı kesici bir şurup;
  • Alerjik bünyeli çocuklar için antialerjik ilaçlar;
  • İsilik, pişik, güneş yanığı, böcek sokmasına karşı uygun kremler;
  • Uygun faktörlü (32 faktöre kadar) güneş koruyucu krem ve losyonlar;
  • Tam donanımlı bir ilkyardım çantası;
  • Güneş şemsiyesi ve geniş siperlikli şapka;
  • Sivri sineğe karşı tülden yapılmış cibimlik;
  • Çocukların kullanabileceği dozda üretilmiş sinek ve böcek ilaçları;
  • Yüzerken kullanacağı simit, yelek, kolluk vs.

17 Kasım 2014 Pazartesi

Anne Sütünün Önemi Ve Dikkat Edilmesi Gerekenler


Günümüzde yeni doğan bebeklerin ilk altı ay boyunca sadece anne sütü ile beslenmesi önerilmektedir. Anne sütü bebek için en sağlıklı olan besindir. Uygun koşullarda gereksinim duyulduğu anı beklemektedir. Isıtma, soğutma, depolama, mikroptan arındırma için özel aletlere, biberon, emzik vb. aracılara ve temiz su kaynağına bağımlı değildir. Anne sütünde mikrop üremez, bozulmaz, hastalık kaynağı olmaz.
Anne sütünün bebeğe ve anneye faydaları:
Anne sütü ile beslenen bebeklerde enfeksiyon hastalıkları daha az görülmekte, beyin gelişimi daha iyi olmakta, allerjik hastalıklar, ishal ve solunum yolu hastalıkları ve hatta ileri yaşlarda ateroskleroz, kanser ve multipl skleroz gibi hastalıklar daha az bildirilmektedir. Emziren annelerde ise meme kanseri, yumurtalık kanseri, osteoporoz ve kansızlık daha az görülmektedir.
 
Anne sütü özeldir:
Anne sütü her bebek ve her dönem için özeldir. Prematürelerde ve hayatın ilk günlerinde farklı yapıda bir anne sütü söz konusudur. İlk bir hafta memelerden "kolostrum" adlı süt gelir ve bebeği besleyici ve enfeksiyondan koruyucu özellikleri ön plandadır. Bunu ikinci hafta boyunca protein içeriği azalırken, laktoz, yağ ve toplam kalori içeriği artan "geçiş sütü" izler. Daha sonraki dönemlerdeki olgun anne sütü de emzirmenin başlangıcında karbonhidrattan, sonunda yağdan zengin olarak gelir.
 
Anne sütünün özellikleri:
Anne sütü özel yapıda, sindirimi kolay ve enfeksiyondan koruyucu nitelikleri zengin bir protein içeriğine sahiptir. Anne sütünde protein ve minerallerin inek sütüne göre daha az olması, sindirim ve böbrekler açısından bebeğin yüklenmesini önler. Anne üstündeki demir, çinko gibi minerallerin emilimi, inek sütüne göre çok daha fazla, örneğin demir için beş katıdır. Anne sütünde sindirimi kolay doymamış yağ asitlerinin oranı yüksektir. Beyin ve sinir sistemi için şart olan temel ve zorunlu yağ asitleri ise inek sütüne göre 8 kat olup, ilk 4 ay boyunca bebek tarafından sentezlenememektedir.
 
Anne sütü ile bebeğin beslenmesi:
İlk saatlerden itibaren bebeğin istekle, uygun koşullarda ve doğru teknikle emzirilmesi anne sütü ile bebeğin beslenebilmesi için en önemli koşuldur. Emzirme sırasında salgılanan oksitosin ve prolaktin hormonları memedeki sütün boşalmasını sağlar ve yeni süt yapımını uyarır.
Başarılı bir emzirme için her şeyden önce doğru kucaklama ve pozisyon alma gereklidir. Anne normal koşullarda rahat bir koltukta, sırtı dik olarak oturmalıdır. Bebek yüzü ve gövdesi aynı doğrultuda ve anneye dönük, başı gövdeye göre yüksekte, yani eğri bir çizgi oluşturacak şekilde anne tarafından kucaklanmalıdır. Bebeğin başı, annenin emzirilen göğsünün tarafındaki kolu dirsekten bükülerek, dirsek kıvrımının hemen önüne yerleştirilmelidir. Bebeğin altta kalan kolu anne ile bebek arasına girmemelidir. Bebeğin başına arkadan bastırılmamalıdır. Anne kolunun altı gereğinde bir yastık ile desteklenebilir.
Bebek uygun şekilde pozisyon verilerek kucağa alındıktan sonra alt dudağı meme ucunun altına gelecek şekilde bebek aşağıdan yukarıya doğru memeye yaklaştırılmalı, diğer elin dört parmağı memeyi alttan desteklerken başparmak üstte memeyi yönlendirmelidir. Anne meme ucunu bebeğin dudaklarına değdirerek emme için ağzını açmasını sağlamalı, bebek ağzını genişçe açtığında meme ucu ve çevresindeki kahverengi bölüm (areola) birlikte bebeğin ağzına verilmelidir. Bebeğin çenesi memeye dayanmalı, üstteki başparmak burnun tıkanmasını önlemelidir.
 
Süt yapımı üzerine etkili faktörler:
Süt yapımını belirleyen en önemli iki faktör bebeğin sık emmesi ve memelerin boşaltılmasıdır. Yorgunluk ve stres, ruhsal sıkıntılar ve en önemlisi emzirmeye isteksizlik, anne sütü miktarını azaltabilir. Meme büyüklüğü süt yapımında önemli değildir. Yine meme başlarının düz veya içe çökük olması bebek doğru teknikle emzirilirse sorun olmaz. Annenin yeterli sıvı alması ve dengeli beslenmesi yeterlidir. Aşırı kalorili, şekerli yiyecek ve içeceklerin süt yapımına katkısı yoktur. Sıvı alımının aşırısı da sakıncalı olabilir. Sebze ve meyveler, yeşil salatalar bolca tüketilmelidir. Anne yeterli süt ve süt ürünleri ile protein ve demir içeren gıdaları dengeli bir şekilde almalıdır. Gebelikte olduğu gibi, kalsiyum ve demir desteği sürdürülmelidir.
 
Emzirme sıklığı ve süresi:
Yeni doğan doğumdan sonra en kısa zamanda memeye verilmeli ve devamında emzirme sıklığı ve süresi bebeğin isteğine göre ayarlanmalıdır. İlk emzirmelerde süt hemen gelmeyebileceğinden, bebeğe başka bir besin vermeden emzirmeye devam edilmelidir. Özellikle ilk 2 ay her istediğinde bebeğe meme verilmelidir. Başlangıçta her emzirmede sırası değiştirilerek her iki göğsün de emzirilmesi sütün artması açısından yararlı olsa da, süt miktarı arttığında her öğünde bir memenin emzirilmesi yeterli olabilmektedir. Her öğünde bebeğin bir memeyi tamamen boşaltması sağlanmalıdır. Bu süre genellikle 10-15 dakika kadardır. İlk dönemden sonra emzirme aralıkları 2-3 saate uzayabilmektedir.
 
Anne sütünün yeterli olduğunun değerlendirilmesi:
Bebeğin yeterli beslendiği, günde en az beş kez idrar yaparak bezini ıslatması, en geç 15. günde doğum kilosuna ulaşması ve ayda en az 500-600 gram alması ile anlaşılır. Bebeklerde ilk günlerde görülen doğal tartı kaybının nedeni vücutta su oranının azalması ve suyun yer değiştirmesidir; anne sütü yetersizliğine bağlanmamalıdır. Dışkılama sayısı, bebeğin huzursuzluğu, uyku düzensizliği veya aşırı ağlaması anne sütü miktarı açısından güvenilir kriterler değildir. Çok iyi tartı alan bebeklerde de benzer yakınmalar görülebilir. Sadece bezin hep kuru bulunması ve sürekli olarak koyun pisliği gibi ufak ve sert parçalar halinde az miktarda kaka yapılması açlık bulgusu olabilmektedir. Bunlar dışında en önemli kriter, bebeğin yeterli kilo almamasıdır.
 
Emzirmede sık yapılan hatalar:
Emzirmeden önce meme başının karbonatlı su, sabunlu su veya çeşitli kremler ile temizlenmesi meme başı çatlağına ve bebeğin memeyi tutmasında çeşitli güçlüklere neden olabilir. En iyi meme bakımı anne sütü ile olur. Özel silikon başlıklar bebeğin memeyi doğru kavramasını engeller. Ortamda aşırı kalabalık ve gürültü, aile içi gerginlikler, aşırı sıcak, sıkı giysiler ve örtüler bebeğin emmesini olumsuz etkileyebilir. Eldiven giydirilmesi bebeğin parmaklarını emmesini engelleyerek huzursuzluğuna neden olabilir. Bebeğin doymadığı kaygısı ile biberon kullanılarak ek besin verilmesi, emziğin şekerli sıvılara ve bala batırılması, bebeğe şekerli bitki çayları verilmesi memeye isteksizlik yaratabilir.
Görüldüğü gibi, başarılı bir emzirmenin birinci kuralı istemek ve gerisini bebeğe bırakmaktır.

Baş Dönmesi Nedir Ve Nedenleri Nelerdir?



          Baş dönmesi bir hareket yanılsamasıdır. Hasta, olmayan bir hareketi varmış gibi algılamakta ve kendisinin ya da çevresinin hareket ettiğini zannetmektedir. Dengesizlik hissi, kişinin çevresine göre dengesini sağlayamama durumudur.
          Baş dönmesi ve dengesizlik yakınması olan hastanın mutlaka sistemik muayeneye tabi tutulması gerekir. Bu da ekip çalışması (kulak burun boğaz, nöroloji,kardiyoloji) gerektiren bir durumdur. Çoğu zaman hastalığın birçok organı tutan bir boyutu olduğunu düşünerek, bu konu ile ilgilenen merkezlerde birçok teknolojik aletten yaralanarak (odyometrik testler, elektronistagmografi, elektrokokleografi, rutin biyokimya, elektrokardiyografi, MRI, boyun doppler, ultrasonografi v.b) tanı rahatça konacaktır.
Baş dönmesi nedenleri :
  • Kulağa bağlı nedenler: Gerçek baş dönmelerinin çok büyük bir kısmından sorumlu olan organdır. Pozisyona bağlı baş dönmesi, baş dönmesi ile ilgilenen kliniklerde en sık rastlanan nedendir.Hemen hemen bütün hastalarda, başın hareketleri ile artan baş dönmesi yakınması mevcuttur. Tanısı, iç kulaktaki yarım daire kanallarının, bazı manevralara verdiği yanıtlara bakılarak konulur. Tedavisi, yarım daire kanallarının içerisinde yer değiştirmiş olan kristallerin tekrar yerine oturtulmasına dayalı özel manevralardır. Meniere hastalığı; işitme kaybı, kulakta çınlama, dolgunluk hissi ve baş dönmesi atakları ile karakterizedir.İç kulaktaki sıvıların dengesizliğinden kaynaklanır. Kulağın akıntılı kronik hastalıkları, işitme kaybı ile giden kulak hastalıkları, viral bir enfeksiyon sonrası denge sinirinin etkilenmesine bağlı kulak hastalıkları, ileri derecede damar tıkanıklığı yaşayan insanlarda oluşan iç kulağa daha az kan gitme durumu, bazen hiç bir nedene bağlı olmaksızın iç kulakta ki zarların yırtılmasına bağlı baş dönmesi atakları oluşabilir.
     
  • Travmalar: Sıklıkla başa alınan sert darbelerle, kafatasında meydana gelen, iç kulağı da zedeleyen bir kırık sonrasında baş dönmesi ile beraber bulantı ve kusma oluşabilir. Bazen kafa travması sonrası, herhangi bir kafatası kırığı olmadan iç kulak yapılarında sarsıntı ya da iç kulak kristallerinde yer değiştirmeye bağlı olarak baş dönmesi oluşabilir. Bu durumun düzelmesi haftalar ve aylar sürebilir. Böyle bir durumda, yıllar sonra bile özellikle pozisyon değişikliklerinde oluşan birkaç saatlik baş dönmeleri kalabilir.
     
  • Nörolojik hastalıklar: Beyin, beyincik gibi organlardan oluşan merkezi sinir sistemindeki kanama veya kan damarlarındaki tıkanıklıklara bağlı beslenme bozuklukları, multipl skleroz (MS), sifiliz, çeşitli beyin tümörleri, parkinson hastalığı, migren v.b. hastalıklar dengenin bozulmasına neden olabilirler. Hastanın öyküsünü alırken denge bozukluğuna eklenmiş olan kol ve bacaklarda güçsüzlük, vücudun herhangi bir bölgesinde his kaybı, çift görme, baş ağrısı, bilinç kaybı, ağız çevresinde karıncalanma hissi, konuşma bozukluğu vb. yakınmalar sorgulanmalıdır.
     
  • Dahili hastalıklar: Kalp yetmezliği, kalp kapakçığı hastalığı, kalp krizi, diabet, tiroid bezi hastalıkları, kansızlık, kontrol edilemeyen yüksek tansiyon, posture bağlı düşük tansiyon, ileri kalp ritim bozuklukları, ani ve şiddetli su kaybı(ishal,kusma)
     
  • Psikolojik denge bozuklukları: Panik atak, anksiyete(huzursuzluk), stres, depresyon.

13 Kasım 2014 Perşembe

Sebze ve Sebze Yemekleriyle İlgili Püf Noktaları


Sebze yemekleri yaparken yemeklerinizin lezzetine lezzet katacak püf noklar...
- Mantarları pişirirken kararmaması için, suyuna tuz ve limon suyu ilave edin.
- Ispanak alırken, kökleri kısa olanı tercih edin.
- Maydanozları daha uzun saklayabilmek için, yapraklarını yıkayıp kuruladıktan sonra, bir kavonoza doldurarak ağzını sıkıca kapatın.
- Domatesin kabuğunun çabuk soyulması için, 1 dakika sıcak suda bıraktıktan sonra soğuk suya koyun.
- Domates salçasının bozulmaması için, salçanın üzerine sıvıyağ dökün ya da buzlukta saklayın.
- Patatesi haşlarken dağılmaması için, suyuna 1 kaşık sirke ilave edin.
- Patateslerin çıtır çıtır kızarması için, kızgın yağda kızartın ya da yağa 2 - 3 damla limon sıkın.
- Soğan soyarken gözlerinizin yaşarmaması için, akan musluğun altında soyun veya soğanları soymadan 1 çay bardağı sirkeyi üzerine serpin, biraz sallayın.
- Doğranmış soğanları buzdolabında birkaç gün saklayabilmek için, bir kavanoza koyup ağzını sıkıca kapatın.
- Marul yaprakları pörsümüşse, atmayın. Biraz sıcak suda bırakın ve sonra soğuk suyla yıkayın. Marullar tazelenecektir.
- Soğanların acılığını almak için, doğradıktan sonra üzerine tuz serpin. Sonra ovuşturarak soğanları öldürün. Yıkayarak tuzun gitmesini sağlayın. Zarını soymakta yarar var. Ya da doğradıktan sonra soğanları birkaç saat zeytinyağında bırakın ve süzün.
- Domateslerin pişerken lezzetli olması için, içine 1 - 2 adet küp şeker atabilirsiniz.
- Şeftalinin kabuklarını kolay soyabilmek için, birkaç saniye sıcak suya batırın.
- Limonun suyunu iyi çıkarması için, kesmeden önce birkaç dakika sıcak suda bekletin.
- Kesik limonun kurumaması için, küçük bir tabağa su koyup, limonun kesik tarafını suyun üzerine yerleştirin.

DOĞRU BESLEN, SAĞLIKLA YAŞA


Tek tip beslenme, abur cubur alışkanlığı, ayaküstü atıştırma ve hareketsizlik pek çok rahatsızlığa zemin hazırlamaktadır. Yağ içeren yiyecek tüketiminin artışı, lifli gıdaların alınmaması ve ailelerin evde yemek yapmak yerine dışarıdaki hazır yiyeceklere yönelmeleri diyabet ve obezite hastalıklarına davetiye çıkarabileceğini unutmayın.' 

Sportif aktivitelerle kas kütlesinde azalmanın engellenebileceğini belirten Kavaklı, kemik yapıyı uyarma ve kalp damar sağlığını korumak gibi birçok olumlu etkiyi sağladığını söylüyor. Doğru ve düzenli egzersizin sağlığa yararlarından bahseden Kavaklı, ofis içinde mümkün olduğunca hareketli olunması gerektiğine dikkat çekti. 

Su tüketiminin sağlıkla doğrudan ilgili olduğunu ifade eden Kavaklı, 'Bol su tüketimi vücudun sıvı ihtiyacının karşılanması için çok önemlidir. Hazır meyve suları, çay, kahve ve asitli içecekler sıvı ihtiyacına cevap vermek için yeterli değildir. Hem doğal hem de sağlıklı olmaları nedeni ile bitki çayları tercih edilebilir. 

Aşık olmanın hem psikolojik hem de fizyolojik etkileri ile sağlığa iyi geldiğini belirten Kavaklı, 'Kan akımının düzenlenmesi, kalp ritminin hızlanması, metabolizmanın hızlanması, hafıza ve becerilerin artması, bağışıklık sisteminin güçlenmesi, östrojen ve testosteron artması, ağrıyı daha az hissetme gibi etkileri olduğu bilinmektedir

ZAMANA KARŞI KOYMA YOLLARINI ÖĞRENİN


Genetik yatkınlık, kötü şehirleşme, sağlıksız konutlar, stres, sosyoekonomik yetersizlikler gibi kontrol edilemeyen faktörlerle sürekli karşı karşıya kalındığına dikkat çeken Kavaklı, bu durumların kötü etkilerini yok etmenin kimi zaman imkansız olduğunu söyledi. Bu durumdan kurtuluş yolu olarak etkenlerle başa çıkmanın yollarının öğrenilmesini öneren Kavaklı, 'Elektromanyetik kirlilikten ve zararlı çevre faktörlerinden korunmak, zararlı alışkanlıklar uzak durmak ve uyku düzeni sağlamak başlıca korunma yöntemleridir. Kaliteli bir uyku günde en az 7 saat, 11.00 - 03.00 saatlerini kapsamalıdır.
Düzenli ve kaliteli bir uyku daha zinde olmanızı sağlayacak en önemli etkenlerdendir. Sigara ve alkolden uzak durun. Sigara bağışıklık sistemine olumsuz etki ederek hastalıkların oluşumunu kolaylaştırmaktadır. Aşırı alkol tüketimi de sigara ile birleştiğinde çok daha zararlı hale gelebilir. Yazın açık renkli, kışları ise; koyu renkli ve hava dolaşımına izin veren giyecekleri giymek sizi mevsimsel olumsuz etkilerden koruyacaktır.' şeklinde bilgiler verdi.

12 Kasım 2014 Çarşamba

Burun Kanaması Nasıl Durdurulur?


Burun kanaması yaşayan bir kişiye ne şekilde yaklaşmalıyız ve nelere dikkat etmeliyiz? İşte bu konuda bir derleme yapmak istiyoruz.

Öncelikle burun kanaması geçiren bir kişiyi hemen oturur pozisyona getirmemiz ve burunda biriken bütün kanı boşalttırmamız gerekiyor. Burada önemli olan şey; asla kişiyi yatar pozisyona getirmemizdir. Çünkü bu pozisyonda, vücuttaki kan buruna çok daha kolay bir biçimde ulaşmaktadır. Bu sebeple, oturur pozisyon birinci tercih olmalıdır. Burun kanaması geçiren kişiyi oturttuktan sonra, sümkürmesini sağlıyoruz ve burundaki bütün kanı temizlemiş oluyoruz.

Bu aşamadan sonra kanın ne şekilde ve nereden geldiğini kontrol etmemiz gerekiyor. Eğer kan, burun deliklerinden geliyor ise bu ön kanamadır. Ancak kan boğaz kısmına akıyorsa ve tükürüğe karışıyorsa buposterior kanamadır. Bu tür kanamaların tedavisi için en yakın hastaneye gidilmesi gerekmektedir.

Ancak kanama sadece ön kanamadan ibaret ise yapacağımız şeyler şunlardır; önümüze bir kap alıyoruz ve sümkürtme hareketi ile kanı bu kaba boşaltıyoruz. Bu kısımda önemli olan şey; sümkürdükten sonra burnumuzu sıkmamız gerekiyor.